Salı, Eylül 04, 2007

20 Nisan 2006'da Bir Haykırış (Perşembe)

Bu hafta sınavlardan mı nedir, şu insancıklara fena taktım... Aslında çoğu komik ya da en azından bana öyle geliyor belki ama ilginç olgularla dolu. Kendimi bildim bileli böyle boş şeylere kafa yormaya pek meraklıyımdır. Bu 6-7 yaşımdan beri böyle ve belkide bu yüzden biraz paranormal bir moddayım:) Bu hafta ise anlaşılmak konusundaki sıkıntıdan ziyade fazlaca yaşam dolu bir hayatın beni rahatsız ettiğini hissettim. Caddede yürüyen insanlar ya da bir yürüyen merdivende işgal durumundaki boşvermiş cüzzamlı ruhlar, sokak tezgahlarında potansiyel müşterilerini süzen ya da sadece boş boş ve hatta gıpta ile insancıklara bakan insanlar ve bir toplumun olmazsa olmazları, adeta her biri film yıldızı olan, iyi giyinmeye değer veren ve dikkat eden, bu dünyanın efendileri tiki-selin ler, her yerde bir kaç yıl içinde mantar gibi türeyen (postmodern bekçiler!!) güvenlikçiler, sizi ve kölesi olduğumuz alışveriş poşetlerini birer dedektif gibi süzüp size belkide hırsız muamelesi yapıp, poşetinizi hatta çantanızı da güvenli(!!) bir yere bırakmanızı emreden(!!) nazik sözler, gittiğiniz her yerde kanseri görüp bir şeyler yapamamak... Peki ama bu doktorlar, bunca reçete niye var o zaman... Bunlar bizim bağrımızdan çıkan Polatlar, Alemdarlar mı demeliyiz? Bizler elbette Zeus'un düştüğü hataya düşmemeliydik ama tehtid de bir yandan giderek büyüyordu. Sonunda bir uğultu ve bir kıyamet ve sessiz eyvahlar, keşkeler... Acaba kaçımız farkındayız çok geç olduğunun? Vakit uyku vakti, vakit sahneden çekilme vakti, vakit yeni türlerin yeni soyların önünü açma vakti... Sorunsa şu: Bu iş kanlı mı olacak, yoksa kansız mı?